1938 Edirne doğumlu. Bozcaada’yla tanışıklığı zıpkınla balık avlamak için geldiği 1969 yılına dayanıyor. Sonrasında yılın bir bölümünü adada yaşamaya başlıyor ve özel yaptırdığı tekneyle ağırlıklı olarak rapala ile balıklar tutuyor yıllarca…
“Şimdi o zamanlar en çok sinarit tutuyorduk. Sinariti bugüne kadar, on dört kiloyu geçecek şekilde tutan olmamış. Burada rahmetli Eyüp vardı, rahmetlik oldu. O, ‘İsmet abi’ dedi, ‘on dört kilo tutan var’ dedi. ‘On dört kiloyu geçersen rekor sende olacak’ dedi. ‘Tamam’ dedim Eyüp’e. ‘Eğer ben daha ağır bir balık tutarsam, onu sana vereceğim’, dedim. Sonra biz bir tane orkinos tuttuk. Elli beş kiloluk. Ben onu Eyüp’e verdim. Dedim hani sana sözüm vardı. Sinarit olmadı ama orkinosu verdim. Onu tuttuk. Ondan sonra sinarit de çok tuttuk. Yani on dört kiloluk, sekiz kiloluk, on kiloluk. Hele hele; dört yıl art arda 17 Kasım’da, o zaman baktım ki balıkların göçü var. Anavasya, Katavasya var. Anavasya; Akdeniz’den Karadeniz’e. Katavasya; Karadeniz’den Akdeniz’e balıkların göçü var. Ben demek tesadüfen, o göç zamanına rastladım. O zaman çok sinarit tuttuk. Eczacı Ümit ile balıkları taşırken iskeleden, ip boynunu kesmiş. ‘Ya İsmet amca bu ne biçim bir iş, canım çıktı taşırken’ dedi. O zaman öyle balıklar vardı. E, alet de var. Gene derler ya, alet yapar el övünür. Bizim ki öyle oldu. Benim takımlarım, çok özel takımlardı.”