1955 Bozcaada doğumlu. Askerlik ve üniversite için adadan ayrıldığı dönemler hariç hep adadaydı. Babası Niyazi Kılavuz’dan dalgıçlığı öğrendi, yıllarca süngercilik ve balıkçılık yaptı. Uzunca bir dönem Bozcaada Rüzgar Enerji Santrali’nde mühendis olarak çalışsa da denize tutkusu çalışırken de sürdü. Birkaç sene önce ise denizlere jübilesini yaptı.
“Doğadan hep alarak yaşayan bir kitleyiz. Doğaya pek bir şey vermeyiz. Yalnız bu almanın da ölçüsünü sınırlı yapmak lazım. Öyle har vurup harman savurmak, bitmez dediğimiz denizleri bile bitme noktasına getirdi. Şimdi burada zararlı olan, avcılıkta uzun süre bırakılan marya ağlarının da çok büyük rolü var. 2-3 kilo veya 10 kilo böcek tutacağız diye bir sürü balığı feda ediyoruz. O ağların uzun süre denizde kalması, denizin altında bir sürü lüzumsuz tahribata neden oluyor. Troller desen aynı, onlar denizin dibini tarıyor, tahribat onlarda çok fazla. Açıklarda troller, kıyılarda marya ağları, bir de lambalar var. Lamba ayrı bir felaket. Ben de dahil olmak üzere bütün balıkçı camiası hep denizden almaya bakıyoruz. Hiç kimse, denize bir şey verelim diye çaba göstermiyor. Yani devletin burada artık bir fon kurup, fon oluşturup, denize ne verebiliriz, denizi nasıl koruyabiliriz, denizdeki canlıların üremesini tekrar nasıl sağlayabiliriz, onların üreme biçimine kolaylık sağlayacak havuzlar yapılması, havuzlardan yumurtaların alınıp denize belirli bir zamana kadar salınması… Yani artık denizlere takviye yapmamız gerekiyor. Bilhassa üreme açısından.”