1967 doğumlu. Doğma büyüme Bozcaadalı. Ortaokul 3’ten ayrılınca babasının aldığı tekne kaderi olmuş. O gün bugündür, denizden ekmeğini kazanıyor.
“Eylül ayında mıydı neydi… Güzel bir havaydı, hatta o zamanlarda da herkes denizdeydi, bütün tekneler. Babam da vardı. Ben de aldım başımı gidiyorum. Hava güzel ya gece. Öyle yakamoza bakıyorum. Yakamoz deriz, balığı görüp de çevirme. Baya açıldım ben, öyle iki saatlik bir yola açılmıştım. Babam fark etti. Böyle Semadirek dediğimiz bir yerde, bir kaş gibi bir şey çekti. ‘Hemen’ dedi ‘limana dön’ bize. ‘Baba’ dedim, ‘ne oluyoruz ya, ne limanı’ dedim, ‘her taraf balık, güzel hava.’ Yok, dedi, sen dedi dön. Ben tabii kızdım o halde. Kıza kıza döndüm. Demek ki dedim bir bildiği vardır. Geldim, gelemedim. Gökçe dediğimiz Çayır kesiminin mevkiine vardım. Hava bir patlama yaptı ya. Yağmuruyla, fırtınasıyla falan. Direkler devrildi, işte limana gelemedim. Herkes bir telaş içinde o akşam. Teknelere bakıyorum; kimisi karaya çıkmak üzere. Ben de bir yere sığınamadım. Yani hiç teknedeki kişiyi göremiyorsun o akşam. Yağmuruyla, fırtınasıyla ufacık tekne, altı buçuk metre, kamarasızdı o zaman. Yanımdan bir tane tekne geçti. Bana çarpacaktı. Bir metre falan bir mesafe ile sıyırdı beni. Oradan ben de cesaret aldım. Bu tekne gidiyorsa, ben de giderim, dedim. O halde ben, bir saatlik yolu, dört-beş saatte aldım. Limana geldim. Geldiğimiz zaman, zaten gelen bir yeri öpüyor, toprağı öpüyor. Öyle bir havaydı.”