1936 Bozcaada doğumlu. Yıllarca ada ile anakara arasında çalışan teknelerde gemicilik yaptı. Yine uzun seneler de geçimini balıkçılıkla karşıladı. Balıkçılığı bırakalı oldukça maziye dayanıyor…
“Bir gün Gökçeada’dan adaya geçerken; suyun üstünde kılıç balığı gördük. Kılıç balığı uyur böyle suyun üstünde. Marmara’da bizim tanıdıklar var. ‘Amca, boğazdan çıktı mı balık diyorlar’ bana. Kayıkların başında kalas olur. Kalasın üstüne çıkarsın, beş yüz metrede. Halat, zıpkın kuvvetlidir. Bir atarsın kılıcın başına. Takılır geçer, doğru dibe gider. O hızla dibe saplanır. Saplandı mı, çıkaramazsın.Yine bir gün uskumru çıkıyordu çok. Uskumru ağı attık. Uskumru çıkardık. Balık ucuzdu o zamanlar. Yirmi dört kulaçta suya gitti. Yarı suda, böyle böyle gezdiririm paragatı. Attım, çıktık geldik adaya. Çekiyoruz paragatı. Ben dümendeyim, onlar çekiyor. Paragat gelmiyor. Gelmiyorsa, volta yap motorun başında! Bir volta yap, çıkartır. Bizde böyle kalın demir olur. Misinaya takarsın yukardan atarsın. Sağa sola gezdirirsin. Tekrardan çıkartırsın. Diğer kişi de kovayla denize dalar. Neyse çektik geldi. ‘Köpek balığı’ diyor gemici. Köpek balığı olmaz orda dedim, işi yok. Çek bakayım, ne balığı bu. Şöyle üç buçuk, dört kulaç kaldı. Balık çatlamış. Kılıç balığı bu dedim. Çektik, yirmi kilo gelir. Hayvan şaşırmış gelmiş, deniz bu. Buraya da gider, öteki tarafa da gider. Her tarafa gider. Çektik, aldık geldik. Değerliydi o zamanlar.”